Translate

11 Aralık 2012 Salı

Nazende

Sonbahara aşık bir ruhum.
Sisli günlerin, ürpertisine vurgun..
Kuru dalların rüzgâra yenik yaprakları,
yalnız günlerin sessizliğine kırgın..


Sonbahara aşık bir ruhum.
İnatçı yağmurlara hasret, bir kuru toprak..
Sarımtırak günün nazende güneşi,
doğ gittiğin güne inat...


Şiir: © Emre EKİNCİ



6 Aralık 2012 Perşembe

Halil Cibran / Yalnızlık Üstüne

Resim: Halil Cibran

Ey kardeşim, seni, güzel bir kadının karşısında kendinden geçmiş, çıkarıp yüreğini onun güzelliğinin mihrabına koyarken görmüşümdür.
O kadının sana içtenlikle ve şefkatle baktığını gö­rünce de kendi kendime, “Yaşasın, bu adamın yalnızlığını silen ve yüreğini bir başka yürekle birleştiren Sevgi’ demişimdir.
Buna karşın, sana bir kez daha baktığımda, senin sevgi dolu yüreğinin içinde, sırlarını bir kadına açıklayabilmek için boşuna hıçkıran yapayalnız bir yüreğin daha durduğunu ve sevgiyle dolu ruhunun ardında, sevgilinin gözlerinden yaş olup akabilmek için boşuna çırpınan bir bulut gibi dolanan yalnız bir ruhun daha bulunduğunu gördüm.
Ey kardeşim, yaşamın, diğer insanların konakladıkları yerler­den ayrık, ıssız bir konaklama yeridir. Hiçbir komşunun, için göz atamayacağı bir yuvadır. Karanlığa gömülecek olsa, komşunun kandili onu aydınlatamaz.
Erzağı tükense, komşunun ambarlan onu dolduramaz.
Bir çölde olsa, başkalarının elleriyle bellenip, çiçeklendirilmiş bahçelere sokamazsın onu. Bir dağın doruğu olsa, başkalarının ayak izleriyle çiğnenmiş olan bir vadiye indiremezsin onu.
Ey kardeşim, senin ruhunun yaşantısı, ıssızlıkla çepeçevre sa­rılmıştır ve eğer bu ıssızlık ve tek başınalık olmasa, ne sen SEN, ne de ben BEN olabilirdik. Eğer bu ıssızlık ve tek başınalık olma­saydı, senin ağzından çıkan sözcüklerin benim ağzımdan çıktık­larına inanır; ya da senin yüzüne baktığımda aynadan kendi yü­zümü seyrediyorum sanırdım.

22 Ekim 2012 Pazartesi

O ve Ben / Necip Fazıl Kısakürek

Fotoğraf: Emre Ekinci
"...Sakın bu dünya, göze görünür ve görünmez her şeyiyle doğacak bir çocuğu kandırmak için, bütün insanların birlik olup uydurduğu müthiş bir yalan olmasın? Ve sakın o çocuk ben olmıyayım? Bana öyle geliyor ki, her hangi bir coğrafya mevkiinden, her hangi bir hadisenin sebep ve neticesine kadar bütün yeryüzü tecellileri bu müthiş yalanın korkunç nizamından ibaret... Meselâ; Şimal Kutbu diye bir yer yoktur; annem beni doğurmamıştır; iki kere iki dört etmez; tarih baştan başa uydurmadır; şu dakikada filân devletle falân hükümet, aralarında harp taklidi yapmaktadır; tabut içinde gidenler de mahsus kaskatı kesiliyor ve mahsus dudaklarını kıpırdatmıyor!!! Ve kapıları, pencereleri, sükûtları, soğukkanlılıkları tekmeleyip avaz avaz haykırmak istiyordum: - Doğrusunu söyleyin, bana doğrusunu söyleyin! Hepiniz birden, bütün kanunlarınız ve bütün müesseselerinizle elbirliği edip bir insandan, meçhul bir insandan bütün hakikati gizliyebilecek tecrübedesiniz! O insan benim işte! Söyleyin bana herşeyin doğrusunu!.. Eşya ve hadiselerin peçesini kaldırın ve iç yüzlerini gösterin! Ve belki de tımarhanedeki deliler kursaklarındaki sırrı artık ağızlarından kaçıracak kadar ruhları zayıfladığı içindir ki, böyle demir parmaklıklı kümeslere kapatılmışlardı...." Necip Fazıl Kısakürek O Ve Ben

16 Ağustos 2012 Perşembe

Bırakıp Gittiğin Kadarız...

Fotoğraf: Emre Ekinci


Bir dönüsle dönüyoruz Yorgunuz, tenimiz esmer Içimizde magrur bir hüzün Yaralarimiz var eczasi olmayan vurgunlar
En çok kadinlarimiza yakisan aglamakla 
En çok erkeklerimize dokunan çaresizlikle 
Yaklasiyoruz hayatin ikindisine 
Biraz daha yaklasiyoruz 
Bir el uzatiminda aksamin alacasindayiz 

Bu 
Senin gidisinin hemen ertesinde 
Dudaklarimizin kurudugu 
Sularin çekildigi 
Kizil Denizin Diclenin 
Önümüzde Musa elimizde asa ile 
Yarip geçtigimiz Nilin 
Ve eteklerimizi savura savura 
Tükettigimiz birlikteligimizin ardindan 
Kayip giden yildizlarin sarkisi gibiyiz 

Bir dönüsle dönüyoruz 
Ne güzel oluyordu 
Sagimiza dönüp seni görünce 
Ne güzel oluyordu 
Düstügünde önümüze 
Adi safranlara sarili bir ask gibi maceramiz 
Adi kiskanç kervanlarin zümrüt yüklerinde yazili 
Adi Leyla 
Bir vaveyla kadar dokunsaniz aglamakliyiz 

Bir dönüsle dönüyoruz 
Belki baksak arkamiza ordasindir 
Bu efsunu kaybetmek istemiyoruz 
Hiç bir seyini istemiyoruz aslinda dünyanin 
Incisini yakutunu ipek yumusakligini yastiklarin 
Bebegin yüzümüze dokunusunu istemiyoruz 
Islerimizin limanligini 
Ocagimizin sicakligini bile istemiyoruz 

Bir dönüsle dönüyoruz 
Seni unutmamak için saskin 
Inanmamak için ölümüne inaniyoruz 

Gittin mi aramizdan 
Elini çektin mi üzerimizden 
Bizi yetim 
Sehrini öksüz biraktin mi 
Ne yapalim iste 
Aglamamayi beceremiyoruz 
Isirdikça kanayan dudaklarimizdan 
Dökülen bos sözlerle birbirimize soruyoruz 
Hava nasil 
Saat kaç 
Yine çayirlarin yesilliginde otlayan kuzularimizin arasindayiz 
Yine çayirlarin üstünde matem isliyoruz 
Inceldigi yerden kopan dünya 
Bir araftan yol bularak basimiza düsüyor 
Gökkubbe patliyor tepemizde 
Hissediyor anliyor ama anlatamiyoruz 

Bir dönüsle dönüyoruz 
Birakip gittigin kadariz 
Hiç yagmur yagmiyor 
Yorgunuz, tenimiz esmer 
Içimizde magrur bir hüzün 
En çok kadinlarimiza yakisan aglamakla 
En çok erkeklerimize dokunan çaresizlikle 
Yaklasiyoruz hayatin ikindisine 
Ne yapalim 
Hiç yagmur yagmiyor 
Sensiz yürüyünce 
Bir dönüsle dönüyoruz 
Kiyamet bize 
Kiyamet bize 
Sen yinede merhamet et bize 
Merhamet et bize 
Merhamet et bize

İbrahim SADRİ