Translate

20 Şubat 2011 Pazar

Nazım Hikmet RAN


HERKES GİBİ

Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.
 
Temmuz 1920 
 
«BENCE SEN DE ŞİMDİ HERKES GİBİSİN»  
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
 
1918

11 Şubat 2011 Cuma

Sadakat / Küçük İskender

Korkuya geçiş önceliği tanıyan bir yüzle karşılayacaktık    
sadakati! 
Elimizde isminin yazılı olduğu kartonlar, kadehler ve aşklar; 
-uzun bir arkadaşlık havaalanında-
ulaşmaya, hep bulmaya çalıştık onu sanki durmadan
bir endişe, bir hüzün, bir ihtimal'ler kalabalığında! 

[Hiç değilse zarif olmaya çalışan çocuklardık oybirliğiyle]

Çünkü
bir kimlikti bizim için içimizde boy veren çam ağaçlarının kokusu
yeni demlenmiş çayın rengine karışan yaralarımız
tarihe malolmuş kaygan sevgililer
'sevgilim! ' diyemediğimiz sevgililer
bir ameliyat izi gibi taşıdığımız çocukluğumuz
Çünkü
bir kimlikti bizim için içimizde saklanan
gizli yolculuklardan kalma gizli yorgunluğumuz! 

Ne sadakat, ne teselli ne de bir vicdan muhasebesi! 
bir sabah hepimiz uyandık baktık ki apayrı yataklarda: 
yalnız bir uyurgezer tarafından taranmış saçlarımız geceleyin
ve hiç değişmemiş yıllar geçse de
bir dişi, paraya dönüşsün diye yastığın altına yerleştirircesine
mutluluğa dönüşsün diye
hayatımızın bir yanına mutlaka koyduğumuz umutsuzluğumuz!

9 Şubat 2011 Çarşamba

Bıktım böyle / Turgut Uyar

Emre Ekinci
Üç yıl sonra mıydı bilmiyorum
ama ekimin onbeşiydi biliyorum
ekimin onbeşiydi ama 
ekimin onbeşinde ne oldu bilmiyorum
herkesin sular gibi dağıldığı ama herkesin
bir sur önünde miydik bir yolda mı
semtini bilmediğim bir karakolda mı
sonra topluca bir bahçede durduk

Bıktım böyle sayrılıklardan
ateşim çıksa neyse ne 
neyi bıraksam aklımdan bir suya karışıyor
bir büyük savaşda Kıbrıs kıyılarında
vurulan ve ölen bir askerin
çelik miğferi gibi 
dipde ışıltısını görüyorum yalnız
elimi eteğimi çekiyorum bahçeden
sazlıklara vuruyorum belliğimi

Zalim bir ilk yazdı ama yaşadığımız
işte bunu unutmamalı unutmamalı
bir ölüm nefes alırken bir dudakda
öbür bütün şeyleri nasıl anlatmalı
miğferin paslandığını usul usul
bir yangının söndüğünü
ve suların pırıl pırıl kaldığını
bir otobüs Mersin den Mardin e giderken

O zaman aşkınla dol kalbim
nerden ne kadar derlediysen o kadar
senin kendine seçtiğin alameti farika
uzun bir gece görünümünde geçerli hala

5 Şubat 2011 Cumartesi

Kuşları siktir et / Altay Öktem

gel geri dönelim dünyaya aşkla; kuşlar
gagalıyor üzüm salkımlarını; kuşlar
kanatlarına, incecik parmaklarına
kuşlar hepimize yabancı
sevmek bir başkasının yarasına dokunmaksa
kuşları siktir et! anne ol bana bu gece
karanlığa sürtünmeden usulca geç eşiğimden
kapıyı çalmana gerek yok, yumruklamana
omuz atmana gerek yok, sabret
nasılsa bir serseri kurşun gelir bulur beni
bir bıçağa hasret karnım, yumuşak karnım
ve kanım dondurucu soğuğa gebe
sen sadece anne ol bana bu gece

tuhaf bir türkü söyle erzincan yöresinden
içinde kuş olmayan, kan ve karanlık
kapı eşiği olmayan eğlenceli bir türkü
bakarsın eşlik ederim, bakarsın küserim
ne söylesem yalan olur, ne söylesem asılırım
eski ahit yazıcısı kadar asık bir yüzle
önemseme...sen sadece anne ol bana bu gece

bir tren makas değiştiriyor kalbimde
bir vapur yan yatarak eğleniyor denizle
sanki iki sevgili beşiktaş motor iskelesinde
karşılaşmış gibi tuhaf bir his var, kırgınlık var
sevinç de var aksi gibi içimde
yürürken çalılara sürtünüyorum sanki
elini tutarken üstünkörü bir diken
gülün ömrünü kısaltıyor, gülün azmini, gülün
zerre kadar yeri yok hayatımda
sevmek sahiden bir başkasının
yarasını yalamaksa kuşları siktir et
gülü siktir et, sen sadece
anne ol bana bu gece.

3 Şubat 2011 Perşembe

Bunca Ayrılıktan Sonra

Girne Limanı / Emre Ekinci
O yorgunluğun kitaplarındaki
umutsuz sevgiler miydi düşleri eskiten
bir kez miydi tam yüreğimize saplanışı
o kemirgen kuşkuların
o yabanıl uğultuların

Ömürboyu yalnızlık yargılısının
buluvermek birden kerem sevdasını
canımızın çekirdeğinde
üstelik
bunca ayrılıktan sonra

Soyunup bütün kitaplardan
hüzünden ayrılıklardan
aşmak istesek de masal dağlarını
tutabilir miyiz yelesini
o tanrısal atların

Dinlenirken sevginin billur ırmağında
güneş kararıyor apansız
çatlıyor yüreğimizde yalnızlık tohumu
ve gurbet
batırıyor dişlerini etimize.


Ahmet Telli