Translate

7 Kasım 2010 Pazar

Kaçak Yaşama Yergisi

Günlerden o gün alıp başımı evin yolunu şaşıracağım 
Taze ekmeğim eski kanlarım benim ellerim şaşıracak 
Ya da tek başına acıkacaksın sen tek başına gözlerin 
Hiç umurumda değil ya şundan şundan şundan korkuyorum 
Kim uydurdu bu haziranı bu temmuzları bu yaşamaları gizli kapaklı 
Bu yulafları oğlakları bardakları bu bütün puştlukları bu şarkıları 
Hiç umrumda değil yoksa yalnızlıklar, bozuk paralar, uzun boylu ayışıkları,
gelip gelip giden sarhoşluklar, sabahleyin yalnız
yatakta az az üşümek, hani insanın kendi kendini bulamadığı,
hatırlayamadığı saatler olur ya, işte onlar. Bir keresinde 
böyle saatlerin birinde bir şarkı duymuştum da işimi gücümü 
koyup sokak sokak bir kadın aramaya çıkmıştım.
Sonra bulamamıştım. Bir iğrenmiştim nedense, gidip bir köşede kusmuştum. 
Aksamları eve hep arka sokaklardan dönüyorum 
Pencerelere bakmıyorum dükkanların mostralarına bakmıyorum
Kadınların eteklerine bakmıyorum hiç 
Sağıma soluma bir baksam biliyorum sapıtmak işten değil 
Bir baksam ertesi gün kimbilir nerelerde olurum 
Uzak şarkıları dinliyorum sıkı sıkı aşık oluyorum 
İyi niyetle merhaba ağaçlar evler bildik bulutlar 
Öğrenciler memur kişiler bana benzeyenler 
Ben kaçmaya çabalıyorum hoşnut muyum 
Siz kaçtığınız yerde hoşnut musunuz 
Konuşup gülüşüyoruz umumhaneye nasıl gittiklerimizi 
anlatıyoruz 
Hiç yanıma yöreme bakmıyorum 
İlle şeytan minarelerini düşünüyorum büyük pullu deniz dibi 
balıklarını 
Kadınlar adamlar şehri uğultularla dolduran namussuz kalabalık 
Yorgun kalabalık iyi kalabalık alaycı düzenbaz kalabalık 
Bir karışsam içlerine bir uysam biraz gülmesem 
Ertesi gün kim bilir nasıl yaşarım 
Bir çalıştığım oda var üç pencereli, bir arka yol, bir gökyüzü,

göre göre önce sevdiğim sonra alıştığım sonra ezberlediğim
artık kurtulduğum ağır aksak gökyüzü, her gün her sabah bir 
şu kadar kuşun, adamın, uçağın, yağmurun yunup arındığı 
gökyüzü, bir de geceye karışmaya başlayan tek tük ışıklı, ama 
nasıl sıcak ışıklı tanıdık evler, Zekeriya Bey'in evi, Süheyla 
Doğrusöz'ün evi, Ali Özaçar'ın bakkal dükkanı, Temiziş Kolacısı Süleyman,
sonra kendi evim, yatağım, yorganım, çorbalar 
Gidiyorum geliyorum dünyayı bu kadarcık belliyorum 
Halbuki ben ne hinoğlu hinim aslında, iyice biliyorum, açlıklar, 
inadına kanlar, çıngıraklar, dövüşken horozlar var, ormanlar-
da zaman zaman unuttuğumuz haydutlar, enginar tarlaları, 
pamuk tarlaları, ırgatlar, sekiz yüz kadem derinliğinde kömür arayanlar,
zorlu aşklar, buğdaylar buğdaylar, ilaçlar ilaçlar 

Halbuki biliyorum biliyorum ama ne ben yokum ne onlar eksik 
Akşamları hep arka sokaklardan dönüyorum 
Biraz bıkkın bir parça kırık korkunç umutsuz ve sakin 
Eve geliyorum seni buluyorum bir seviniyorum bir kızıyorum 
Sonra biliyorsun 



Turgut Uyar